Pages

Subscribe:

12.15.2012

Epson Tuzu Banyosu

EPSOM TUZU (MAGNEZYUM SÜLFAT) BANYOSU

Sülfatlar ağır metal temizliğine yardımcı olur, bağışıklık sistemini güçlendirir.

Otistik çocukların çoğunda hem magnezyum hem de sülfatlar düşüktür.

Magnezyum sülfat suya koyulduğunda magnezyum ve sülfata ayrışır.

Her iki molekülde deriden emilir. Sülfatın etkisi 7-8 saat kadar sürer.

Magnezyum sülfat tozunu kaynar suda iyice eritin.

Küvetin içine dayanılabilecek kadar sıcak su koyun ve içine magnezyum sülfatlı suyu ilave edin.

Başlangıçta yarım çay bardağı magnezyum sülfat tozu kullanın ve daha sonra tolere ettikçe 1-3 çay bardağına kadar çıkın.

Yan etkiler: Huzursuzluk ve hiperaktivite olursa dozu azaltın. Banyo suyu yutulursa ishal yapar.

Küvet içinde en az 20 dakika kalınmalıdır.

Banyodan sonra isterseniz durulanmaya ve kurulanmayabilirsiniz.

Magnezyum sülfat derinizde beyaz toz şeklinde kalır ve etkisi devam eder.

Magnezyum sülfat kimya ve ecza depolarında kilo ile satılır.

Sonuç

Belki herkes farkında, ama konunun yeterince önemsenmediği açık. Otistik çocukların hemen hepsi zehirlenmiş vaziyette ve sorunun önü alınamıyor. Artık konu akademik bir tartışma olmaktan çıkmalıdır. Bu bir halk sağlığı sorunudur ve sivil ve resmi kuruluşlar otizme ya da diğer nöropsikiatrik hastalıklara neden olan çevresel toksinlere karşı mücadeleye başlamalıdırlar. Aksi halde torunlarımızın belki de çocuklarımızın bu Dünya’da yaşama şansı kalmayacak.

12.04.2012

Otizm Tedavisinde Yeni Gelişme

Erken teşhisin çok zor olduğu bu hastalıkta yeni bir yöntem geliştirildi… Bilim adamları, erken teşhisi önemli, ancak bir o kadar da zor,..
Bilim adamları, erken teşhisi önemli, ancak bir o kadar da zor olan otizmhastalığına 10 dakikada tanı konulmasını sağlayabilecek bir yöntem geliştirdi.
İtalyan La Stampa gazetesinin haberine göre, İngiltere’deki Psikiyatri Enstitüsünden Chiristine Ecker ve ekibi tarafından geliştirilen özel bir yazılım yardımıyla kullanılan manyetik rezonans (MR) görüntüleme yöntemiyle sosyal etkileşimi ve iletişimi engelleyen bir gelişim bozukluğu olan otizm dakikalar içerisinde teşhis edilebilecek.


Geliştirdikleri programın, hastalığın tanısına yardımcı olan anatomik özellikleri belirleyebildiğini kaydeden Ecker ve ekibi, bunun doğruluğunu ispatlamak için 20 otistik yetişkine, dikkat eksikliği olan 20 kişiye ve 20 sağlıklı bireye MR’la beyin taraması yaptırdı.
Elde edilen verilerin analizinde geliştirdikleri programı kullanan bilim adamları, bu şekilde otizm vakalarının teşhisinde yüzde 90 oranında başarı elde etti.
Bilim adamları, geliştirdikleri tekniğin, çocuklarda otizme erken tanı konulmasında etkili olabileceğine dikkati çekti.

Otizm ve Duyular

Beş duyumuz görme,işitme,duyma,dokunma,koklama otizmli bireylerde bir takım farklılıklarla ortaya çıkabilİir.Otizmli bazı bireyler parlak ısşılkarı ve renkleri sevmeyebilir.Bazıları ise bunlardan çok hoşlanabilir.Bazı otizmli bireyler yüksek seslerden rahatsız olabilirken bazıları da belli sesleri çok sevebilir.Bazı kokular onları rahatsız edebilirken bazı kokuları da çok sevebilirler.Bazı bireyler dokunulmasını istemezken bazılarıda dokunulmaktan ve dokunmaktan çok hoşlanabilir.Bazı bireyler yemek ve tatlar konusunda çok seçici olabilirken bazıları da her türlü yemeği sevebilir.

11.25.2012

Nasıl Uygulanıyor?

Her tür müzikle
İşitsel Eğitim'de Dr. Guy Berard'ın buluşu olan "audiokinetron" adlı bir cihaz kullanılıyor. Bu cihaz başka bir ses kaynağından verilen sesleri modüle ediyor, sesleri 15 - 25 bin frekansa kadar değiştirebiliyor. Bir kaset ya da diskçalarla bağlantılı olarak kullanılan "audiokinetron" programlanarak, hastanın durumuna, ihtiyaçlarına göre frekanslar arttırılabiliyor. İstenmeyen frekanslarsa yok edilebiliyor. Sağ ve sol kulağa ayrı ayrı desibelde, volümde ses verilebiliyor. Müzik türünün tedavide bir önemi yok. Ama çocukların zevkle dinleyebilmesi için melodik, zengin ritmli müzikler tercih ediliyor. Çeşitli frekanslar beynin ilgili bölümlerine bu müziğin içinden kamufle edilerek yollanıyor. Beyne ulaşan bu ses dalgaları beynin bazı bölgelerini uyarıyor ve tüm frekans eşiklerini eşit düzeye getirerek aşırı duyarlılık, asimetrik ya da ağrılı algılamayı ortadan kaldırıyor ya da minimuma indiriyor.

İşitsel Eğitim günde iki kez 30'ar dakikalık seanslarla iki haftada gerçekleştiriliyor. Toplamı 10 saat olan 20 seansta tedavi tamamlanıyor. Tedavinin etkileriyse onbeş gün - altı ay içinde görülebiliyor. Altı ay sonunda istenen gelişme sağlanamamışsa tedavi tekrarlanıyor.

10.03.2012

Otizm genetik mi

İngiliz gazetelerinde çıkan habere göre, yapılan üç araştırmada, hastalığın kökenlerine ilişkin genetik değişiklikler belirlendi ve bu değişiklerden birinin otizm vakalarının yüzde 15'ine açıklama getirebileceği belirtildi

Philadelphia Çocuk Hastanesinden Hakon Hakonarson ile meslektaşlarının Nature dergisinde yayımlanan iki araştırmasına göre, çocuğun beynindeki bağlantıları sağlamada rol oynayan genlerdeki mutasyon, çocuğun otizm olması ihtimalini artırıyor

Bilim adamları, araştırmanın önemini, genetikle kanser arasındaki bağlantıya ilişkin elde edilen bulgulara benzetti

Oxford Üniversitesinden Prof Tony Monaco başkanlığında yapılan ve Molecular Psychiatry dergisinde yayımlanan bir diğer araştırmada da, beyindeki sinir hücrelerinin gelişmesinde ve büyümesinde yer alan genlerin, bir kişinin otizme hassasiyetini artırabileceği belirlendi

ABD Milli Sağlık Enstitüsünden Dr Raynard Kington, "Bu bulgular, genetik faktörlerin otizmde güçlü rol oynadığını gösteriyor Genlerin ayrıntılı analizi ve beynin gelişimini nasıl etkilediğinin anlaşılması, otizmli çocukların teşhisi ve tedavisi için daha iyi stratejiler geliştirilmesini sağlayacak" dedi

Otizmin nedeni henüz tam olarak bilinmiyor, ancak birçok uzman, bunun birden fazla nedeni olabileceğine inanıyor Otizmin olası nedenleri arasında gebelikte alkol almak, babanın yaşlı olması, aşı, doğum esnasındaki bir aksilik ve çok erken yaşta televizyon seyretmek de sayılıyor
Sabah

Otizm

Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir genel gelişim bozukluğudur Otizm genellikle 2 yaşından itibaren ortaya çıkar Otistik çocuklar genelde öğrenme ve algılama bozukluğu çekerler Otistik çocukların büyük bir bölümünde farklı seviyelerde zeka geriliği görülsede zeka seviyeleri normal olan otostik çocuklarda vardır Ancak genel zeka seviyeleri ne olursa olsun, otostik çocuklar çevrelerindeki dünyayı algılamakta bir zorluk çekerler Bir annenin doğum sonrası çocugunun özürlü olma oranı % 2 dir otostik olma ihtimali % 05 ' tir Otizm erkek çocuklarda kız çocuklarından 4 kat daha fazla görünmektedir Asperger sendromu ve Rett sendromu olarak bilinen otizm formlarıda bilinmektedir

OTİZM BELİRTİLERİ NELERDİR?

Otistikleri, etkilenme dereceleri değişse de aşağıda ortak belirtiler görülür Sosyal ilişkilerde güçlük Konuşma güçlüğü Konuşma güçlüğü Sözsüz İletişimde zorlanma Oyun oynama ve hayal kurmada güçlük çekme Değişiklere karşı tepki ve direnç gösterme

OTOSTİK BİR ÇOCUK ; Başkalarına ilgisizdir Göz temasından kaçınır Başkaları ile kendiliğinde temas kurumaz İsteklerini bir yetişkinin ellerini kullanarak belirtir Diğer çocuklarla oynamaz Sürekli bir konu üzerinde konuşur Tekrarlar fazladır Sebepsiz şekilde ağlar, güler, ve sebepsiz davranışlarda bulunur Anlamsız sözleri üst üste tekrarlar Nesneleri tutup sürekli döndürmekten hoşlanır Değişikliklerden hoşlanmaz Yaratıcılık gerktiren oyunları oynamaz Bazıları yaratıcılık gerektirmeyen bir takım işleri oldukça hızlı ve iyi yaparlar


OTİZİMİN SEBEBİ NEDİR? TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Otizme neyin sebep olduğu henüz net olarak bulunamamıştır Ancak son dönemdeki araştırmalar, otizmin genetik bir rahatsızlık olduğu görünüşü kuvvetlendirmektedir Otizmin kesin tedavisi için henüz herhangi ya da ilaç mevcut değildir Otistik çocuklarının kullandığı ilaçlar genelde hiperaktivi azaltan, dikkatin yoğunlaşmasına yardımcı olan, dolayısıyla çocugun eğitiminden daha çok faydalanmasına destek veren yardımcı ilaçlardır

Türkiye ilk kez otizm plat

Türkiye ilk kez otizm plat***unun girişimleriyle 'dünya otizm günü'nü kutladı
TÜRKİYE İLK KEZ OTİZM PLAT***UNUN GİRİŞİMLERİYLE 'DÜNYA OTİZM GÜNÜ'NÜ KUTLADI


Türkiye`deki 16 sivil toplum örgütünün bir araya gelmesiyle oluşturulan Otizm Platformu tarafından ‘‘Dünya Otizm Farkındalık Günü’’ kapsamında Taksim`deki Elite World Hotel’ de düzenlenen basın toplantısında konuşan Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkan Yardımcısı Reyhan Gazel, oğlunun da otistik olduğunu, bu nedenle yıllardır mücadele verdiğini belirtti



Otizmin 3 yaş öncesinde kendini gösterdiğini, çocukta göz temasında, dil gelişiminde, toplumla adaptasyonda sorunlar yaşanabildiğini dile getiren Gazel, otistik çocuğu olan ailelerin psikolojik olarak zor süreçler geçirdiğini de ifade etti



Türkiye’de otistik çocuklara özel eğitim verecek uzman konusunda eksiklikler bulunduğunu kaydeden Gazel, " Özürlüler İdaresi Başkanlığı olarak otizmle mücadelede, her tür sıkıntının çözümünde aktif olarak işin içinde olacağız Tüm çocuklarımız mutlu, üretken ve yaşamda aktif olana kadar da mücadeleyi bırakmayacağız Çünkü, tüm özürlü vatandaşlarımızın fonksiyonel yetersizliklerinden kaynaklı olarak yaşadıkları eşitsizliği ortadan kaldırmak, üretken olmalarını sağlayarak istihdamlarını gerçekleştirmek, bağımsızlıklarına destek verecek imkanlardan yararlanmalarını temin etmek özürlülük politikamızın önemli bir parçasıdır" dedi

Otizmin Türkiye'de yeni bilinmeye başladığına dikkat çeken Reyhan Gazel, bu nedenle bir çok alanda sıkıntı yaşandığını anlattı Bu sıkıntının giderilmesi için, otizm konusunda sağlık ocaklarında ve ana çocuk sağlığı merkezlerinde, hastanelerde tüm doktorların bilgilendirilmelerinin gerekliliğinin altını çizen Gazel, otizm tanısı almış çocukların ailelerinin planlı ve kapsamlı bir şekilde otizm konusunda, gelişim özellikleri, sağlık, eğitim ve bakımı alanlarında bilgilendirilmelerinin önemine vurgu yaptı

Gazel, "Otizm tedavisinde en önemli şart, erken tanı ile birlikte başlayan erken eğitim sürecidir Otizmli çocukların okul öncesi eğitimlerini okul öncesi eğitim kurumlarında bireysel ve grup eğitimleri ile kaynaştırmaya hazırlık esasına göre yapılması gereklidir" dedi



Gazel, ‘‘İnsanlar çocuklarımızdan korkmasın Bizim çocuklarımızdan kimseye zarar gelmez Onları anlamaya ve destek olmaya çalışın’’ dedi Ayrıca Gazel, Özürlüler İdaresi Başkanlığı olarak 15 yaşından büyük otistik gençleri meslek edinme kurslarına yönlendirmeyi amaçladıklarını, yoğun olarak bunun çalışması içerisinde de olduklarını dile getirdi



Gazel, amaçlarının engellilerin de diğer insanlar gibi topluma, hayata katılımda eşit haklardan yararlanmasının sağlanması olduğunu söyledi Gazel " Özürlülük alanındaki sorunlar sadece özürlülerimizi ilgilendirmiyor, tüm toplumu ilgilendiriyor Bu alanda yapılan tüm çalışmaların optimum düzeyde uygulanması için toplumsal tutumlar ve katılım oldukça önemlidir" dedi


Türkiye'de ilk kez kutlanan Dünya Otizm Günü’nün ve Nisan Ayı Dünya Otizm Farkındalık Ayının otizm alanında ciddi bir farkındalık yaratacağından emin olduğunu belirten Gazel, Otizm Platformuna destek veren sivil toplum kuruluşlarına ve herkese teşekkür etti

9.09.2012

Aylelerin Hikayesi

GÜLÇİN VARDARCI VE OTİSTİK OĞLU CEM ÖRNEK BİR YAŞAMI PAYLAŞTI
Melekler Mekanı Anneliğin dayanılmaz mutluluğu!.."

Bir "Rain Man" ile annesi müthiş mücadeleyi paylaştılar... Onlar şimdi kendisi gibi olan ailelere yardım ediyor

Yıllar önce oynayan, "Rain Man" filmini seyretmiş miydiniz? Dustin Hoffman'ın oynadığı otistik bir gencin hikayesini anlatan film yıllar geçse de içimden silinmedi! İşte böyle bir delikanlı ve onun fedakar annesiyle buluştum geçen gün... Yanında, oğlunun gelişim yolculuğu ile ilgili bir valiz dolusu belge ve CD ile gelen Gülçin Vardarcı gözleri yaşararak anlattı, bu zorlu hayat yolculuğunu. 15 yaşına gelen Cem, artık yaşıtları gibi eğitim alıyor, gitar ve bateri çalıp, konserler bile verebiliyor. Gülçin Hanım, oğlu için yaşıyor. Yaşamı Cem'in ekseninde dönüyor!

"NAZAR DEĞMESİN"
Anneler gününe birkaç gün kala, gerçekleştirdiğimiz bu anlamlı röportaj eminim pek çok otizm hastası çocuğu olan aileye de umut olacaktır.
Her türlü gıdayı yiyemeyen ve Gluten'li gıdalarla beslenen Cem'in en büyük meraklarından biri de kek ve kurabiye yapmak. İlk zamanlar gazeteye haber olmasını, "Bana nazar değer" diye reddeden Cem, daha sonra bu işe bir çözüm bularak; yayınlanan gazeteyi saklar ve böylece kimse onun haberini okumamış olur!
Şu anda en önemlisi, Cem kendi durumunu biliyor ve normale dönmek için olağanüstü bir çaba gösteriyor! Hatta, kendi duygularını, yaşadıklarını anlatan bir kitap hazırlığında...
Gülçin Hanım, ne mutlu size... Anneler gününüz kutlu olsun...

FARKLI BİR ÇOCUK
- Oğlunuzun otistik olduğunu kaç yaşında ve nasıl fark
ettiniz?
"Önce beni annelik ile tanıştıran ve 'anne' sözcüğünü ilk anneler gününe denk getiren kızıma teşekkür etmek isterim. Herkes evlat sahibi olurken kızım gibi evlat sahibi olmayı düşler. İkinci çocuğum Cem'in, 4 yaşında otistik olduğu anlaşıldı. Ben anlamadığım gibi, pek çok doktor da tanı koyamamıştı. Anneliğiyle yarışamadığım annem Nesrin Berker, doktorlara ısrarla 'Bu çocukta bir farklılık var' dedi ve torununu kurtarmaya çalıştı."
- Oğlunuz için verdiğiniz uğraşlar kaç yıl sonra meyvesini verdi?
"Tanı konduktan sonraki şokumuzu atlatıp 'Ne yapabiliriz' diye araştırmaya başladık.O zamanlar kaynak yoktu, internet yoktu hiç kimse bir şey bilmiyordu. Çok zorlandık. Arkadaşımın tavsiyesiyle bulduğumuzçok kısa sürede Cem'i konuşturmayı başardı ancak yanlış yönlendirilmelerle çok hatalar yaptık, ama bize göre doğru terapiyi bulduğumuz andan itibaren 4 yıl içinde yüzde 98 iyileşmiş tanısı geldi."
- Kimler sizi destekledi?
"En büyük destek ailemden geldi. Arkadaşlarım, terapistler, öğretmenler, kuzenlerim ve okul müdüremiz yardımcı oldu. Cem de iyileşme sürecinde benimle işbirliğine girdi. Tıp maalesef bu çocuklar için yapılacak bir şey olmadığı görüşünde. Bu hastalığın nereden geldiğini ve nasıl tedavi edileceğini bilmiyor olabilirsiniz. Düşünün, bir iskelede duruyorsunuz ve denize düşmüş olan çocuğunuz sizden yardım istemekiçin elini çıkartmış, ona çürük de olsa mutlaka bir ip atmaz mısınız, kurtarmak için her çabayı göstermez misiniz?"

"PES ETMEDİM"
- Hiç pes ettiğiniz oldu mu?
"Hala her gün 'tamam mı, devam mı?' diye kendime sorarım ama en ufak bir gelişme bile beni, oğlumu ve tüm ailemi ileriye taşıyor."
- Daha önceden biliyor muydunuz bu hastalığı?
"Otizmi ilk, 'Rain Man' filminde Dustin Hoffman rolüyle tanımıştım. Ve o müthiş zekanın, hiç konuşmak istemediğini ve takıntılarını izlemiş, sevginin gücünü gözyaşlarıyla seyretmiştim."
- Siz sevginizle oğlunuzu yarınlara nasıl taşıdınız?
"Ben Rain Man filmini defalarca seyredip, oradaki karakterlerin kuvvetli yanlarını görüp, oradaki hataları öğrenip hayatımı ona göre planladım. Sanki orkestra şefi gibiyim, 10 yıldır uğraşıyorum. Yapmadığım şey, çalmadığım kapı kalmadı. Sonunda anladım ki; bu hastalık sabır ve sevgi istiyor. Her şey sizin elinizde. Oğlumla maçlara bile gittim. Çok kararlı bir insanım, Allah'ın izniyle oğlumu görmek istediğim seviyeyegetirebildim. Vaktimin neredeyse hepsini Cem'e ayırmama kızım Gülser izin vermeseydi, tahsilli olmasaydım, lisan bilmeseydim ve güçlü kadınların çıktığı bir aileden gelmeseydim, eşim beni desteklemeseydi, kariyerimden vazgeçmeseydim, herkesle olumlu ilişkilerim olmasaydı, bu bilinmezi hala öğrenememiş olurduk ve oğlumun yaşamdan bugünkü gibi keyif alması söz konusu bile olamazdı."

KRİTERLER
- Otizmi tam anlamıyla tanımlar mısınız ?
Birinci şart göz temasının olmaması, sonra dokunmamak-dokunamamak geliyor, geç konuşma veya söylenen sözcükleri tekrarlamak, yinelenen
hareketler, ritueller, uyku problemleri, limitli yeme, sosyalleşememe, anlamsız çığlıklar, akranlarıyla oyun oynayamama, savan zeka gibi pek çok kriter var. Olası nedenleri ise, karma aşının içindeki tiomersal (civa), antibiyotikler, alerji, besin intoleransı, metal zehirlenmesi, kimyasal zehirlenme, mantar enfeksiyonları, viral enfeksiyonlar, bakteriler, duyusal problemler (sensory), beynin ve amigdalanın daha büyük olması gibi pek çok sebebin varlığından bahsediliyor."

BAŞARIYOR...
- Cem artık baterigitar çalıyor, hatta Haluk Levent'le birlikte konser vermiş! Tenis oynuyor, bir çok aktivitenin yıldızı. Cem'in hayat yolculuğu pek çok otistik çocuğa umut olacaktır. Sevgisini, son damlasına kadar çocuğuna veren, fedakar bir annenin son cümlelerini alabilir miyim?
Tüm anneler gibi olağanüstü durum söz konusu olunca, ben de enerjimi o yöne kanalize ederim. Çocukları ateşlenip de mutsuz olan annelerden farkım bu işin kronik olması ve tanı aşamasında ve eğitimde çok zaman kaybetmiş olmamız. Bugün farklı bir misyonumuz oluştu. Hem Cem'de kalan otizmin tortusunu yok etmeye çabalarken, hem de Cem'i deedip, kızım, eşim ve ben ailelere, otizmle yaşarken öğrendiklerimizi anlatıyoruz. Şu anda dünyada AIDS ve kanserden sonra gelen ve en hızla artış gösteren bir rahatsızlık. Yeni tanı konan çocuklara vakit kaybetmemeleri için kendi oğlumda yaptığım deneme yanılma yöntemlerimi, terapistimden öğrendiklerimi, internetten ve okuduğum kitaplardan yaptığım tercümeleri paylaşıyorum. 2005 yılında Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde gönüllü konferanslar verdim."
-Ya kızınız ne yapıyor?
Kızım Ege Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde tez olarak Sensory İntegration'i anlattı. Koç Üniversitesi'nde master yapıyor ve araştırıyor. Şimdiye kadar bu bilinmeyen hastalıktan, maddi bir kazanç elde etmeden, tamamen gönüllü olarak pek çok aileye yaptıklarımı anlattım ve bunları VCD olarak herkese ulaştırdım. Cem ile birlikte "otizmliyken neler hissettiğine" dair bir kitap yazma hazırlığındayız. 11 dakikalık belgesel yapma amacındayız. Biliyorum, Cem çok ünlü bir müzisyen olacak. Terapi ile iyileşen bir çocuk, tıpkı tüm normal insanlar gibi, okula gitmeli, spor yapmalı, gelişebilmeli. Cem, müzik okuluna giderse çok mutlu olacak ve bugüne kadar yapılanlar anlam kazanacak."

Ailelere öneriler
- Cem'in otizm oluşunun nedeni belirlendi mi? Tanı konmuş çocukların ailelerine, ne gibi tavsiyeleriniz olabilir?
Evet, Cem'de çok antibiyotik kullanımı nedeniyle ve karma aşı tahribatı var. Eğer şu anda yeni otizm tanısı konmuş bir çocuğum olsaydı, hiç vakit kaybetmezdim. Göz yaşlarımı kurular ve çalışmaya başlardım. Otizmin henüz bir tedavisi yok. Ama çalışırsak, yaşam çocuk ve ailesi için o kadar da umutsuz değil. İlk yapacağım yoğun bir şekilde Sensory Integration Therapy, Auditory Integration Therapy, diyet, Hipotherapy ve masaj yapmak olurdu. Eve gerekli materyali alırdım. Yüzme öğretirdim. Bisiklete, salıncağa bindirirdim. Diyet yapar, antibiyotik vermezdim. Doktorumu bu konuyu öğrenmeye teşvik ederdim. İngilizce öğrenirdim. İnternete girerdim. Milli Eğitim Bakanlığı'na, otizmde eğitiminin gerekliliğini anlatırdım."

"Adeta evimize bomba düştü!"
Otizm nedeni tam olarak bilinmeyen bir hastalık. 4 yaşına kadar ailenin fark edemediği bu hastalığın teşhisi Cem'e konduğunda "Evimize bomba düştüğünü hissettik" diyor Gülçin Hanım. O yıllarda 9 yaşında olan kızı bir gün kardeşine "Hırsız Cem, annemi çaldın" demiş! Abla, şu anda 20 yaşında bir üniversite öğrencisi. Kardeşiyle daha iyi iletişim kurabilmek için, psikoloji okuyacak kadar Cem'e düşkün.

Asperger Sendromu

Asperger Sendromu otizmin başka bir türüdür.Aspergerli bireylerin öğrenme ile ilgili problemleri yoktur.Fakat bazı seyleri anlamak diğer otizmli bireyler gibi onlara da zor gelir.Diğer bireylerin ne hissettiğini anlamakta,kendi isteklerini uygun şekilde aktarmakta zorlanmaktadırlar.Yeni arkadaşlar edinmekte ve yeni ortamlara girdiklerinde uyum sağlamakta zorlanmaktadırlar.Diğer insanların düşüncelerini ve duygularını anlamakta zorlanmatadırlar.Yapılan şakaları ve soyut düşünceleri anlamakta zorlanmaktadırlar.Asperger tanısı alan bireyler konuşmada zorlanma ya da gecikme yaşamazlar.Konuşmalarında gramer yapısı düzgün cümleler kurmalarına rağmen içerikle ilgili sıkıntılar yaşarlar.Fakat bu bireylerin normal yaşta konuşmaya başlamaları ve gramer anlamında düzgün cümleler kurmaları konuşma ve dil terapisine ihtiyaçları olmadığı gibi bir kanı uyandırmaktadır.Oysa ki cümlelerin düzgün kurulması ve konuşmanın var olması,bu eğitime ihtiyaçları olmadığı anlamına gelmemektedir.

Gülnur Yazıyor

Ben otizmi olan 12 yaşında bir bireyim. Beni farklı yapan şey otizmim, otizmim olmasaydı benim özelliklerim çok sıradan olurdu.



Otizmim beni ben yapan özellik. Öğretmenlerim benim herşeyi yapabileceğimi düşünüyor. Öğretmenlerim bana inanıyor. İnanmak en önemli şey. Otizmim benim iyi oynamamı engellemiyor. Ben iyi oyun oynuyorum. Evde herkes bana sevgiyle bakıyor. Okulda öğretmenim beni çok seviyor. Ben oldukça şanslıyım. Ben okuma yazmayı kendim öğrendim. Ama yazdığımı göstermedim.



Ben kendimi hazır hissedince gösterdim. Kendimi hazır hissedeceğim insanlar lazımdı. Daha önce başka öğretmenler beni anlamadı. Aileme de yazdığımı göstermedim çünkü onlarında hazır olması gerekiyordu. Ailem benim yazdığımı bilmiyordu. Ama ailem evde beni çok iyi anladı. Daha önce anaokulunda veya dışarda yaşadıklarımı ailemle paylaşmak istedim ama fırsatım olmadı. Buna rağmen ailem beni çok iyi anladı. Evde annem, babam beni olduğum gibi kabul ettiler. Otizm beni ayrı yapan şey.



Anneler, babalar otizmi anlamalı ve kabullenmeli. Evde çocuklarıyla oyun oynamalı.



Otizm aynı diğer durumlar gibi ele alınmalıdır. Sadece farklılıkları görmek işe yaramaz. Otizm aynı zamanda bir ayrıcalıktır, farklı olmaktır. Kötü bir şey değildir.Otizm bir son değildir bir başlangıçtır. Otizm zorlukları olan ama aynı zamanda güzelllikleri olan bir durumdur.

7.23.2012

Otizm Nedir?


Otizm yaşam boyu süren bir durumdur.Otizm her bireyi farklı düzeyde etlkiler.Otizm ömür boyu süren bir durumdur ama otizmi olan bireyler birçok beceriyi gerçekleştirebilir ve birçok şeyi öğrenebilirler.Otizmi olan bireyler insanlar duygularını,isteklerini,anlatmakta zorlanırlar.Yeni inanlarla tanuşmakta ve arkadaşlar edinmekte zorlanırlar.Diğer insanların ne düşündüğünü anlamakta zorlanırlar.Otizmin sebebi bilinmemektedir.Çocuğunuzun otizmli doğmasının sebebi sizin kötü bir ebeveyn olmanız değildir!
Bazı ailelerde birden fazla otizmli birey olabilir .Bu da otizmin genetik olabileceği sorusunu akııllara getirmektedir ve bu konuda araştırmalar devam etmektedir.Ama kesin olan şudur ki otizmin sebebi psikolojik bir durum değildir.Otizmi olan bireyler konuşamayabilir.Başka insanların ne söylediğini anlamakta zorlanabilir.Sadece en sevdikleri şeyler hakkında konuşabilir.
Diğer insanların söylediklerini taklit edebilir.Diğer insanların duygularını anlamakta zorlanabilir.Diğer bireylerin oyunlarına katılmak istemeyebilir.Her gün aynı şeyleri yapmaktan,aynı oyunu oynamaktan zevk alabilir.Otizmli bireyler için koordinsayon gerektiren aktiviteler zor olabilir.
Çatal kullanmak,makasla kesmek, bisiklete binmek ya da bıçakla kesmek zor gelebilir.Bir alanda matematik,sanat ya da dil gibi çok iyi olabilirler.Görsel olarak öğrenen bireyler oldukları için gözlem yoluyla başka bireylerin yaptıklarına bakarak yapılanı kolaylıkla öğrenebilirler.Bir aktivitede dikkatlerini toparlayıp yoğunlaştırabilirler.Otizmli bireylerde öğrenme güçlüğü olabilir.
Otizmli bireylerin %70-80'nin zihinsel engelli olduğu doğru değildir.Otizmli bireyler öğrenen fakat öğrendiklerini uygun şekilde uygulamakta sıkıntı yaşayan bireylerdir.Otizmli bireyler okuma-yazma öğrenebilir.

Özel Eğitim Nedir

ÖZEL EĞİTİM UZMANI VE ÖZEL EĞİTİM UZMANI KİMDİR?

Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2000 yılında hazırladığı 573 sayılı kanun hükmünde kararnamede özel eğitim “özel eğitim gerektiren bireylerin eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemleri ile onların özür ve özeliklerine uygun ortamlarda sürdürülen eğitim” olarak tanımlanmıştır.

Özel eğitim öğretmeni ise; üniversitelerin eğitim fakültelerinde yeralan özel eğitim programlarından 4 yıllık lisans eğitimi almış, zihinsel engelliler, işitme engelliler, görme engelliler ana bilim dallarında branşlaşmış personeldir. Özel eğitim öğretmenleri aynı programda 2 yıllık yüksek lisans derecelerini aldıklarında ise “özel eğitim uzmanı” ünvanını alırlar. Özel eğitim öğretmenleri, devlet okullarında, özel rehabilitasyon merkezlerinde, ya da özel eğitim hizmeti sunulan diğer kurumlarda görev yapabilirler. Türkiye’de şu anda 8 üniversitede özel eğitim programları bulunmaktadır. Her program yılda yaklaşık olarak 50 özel eğitim öğretmeni mezun etmektedir. Özel eğitim öğretmenleri öğrencinin “bireysel eğitim program” larının hazırlanması için oluşturulan ekibe de başkanlık eder.

EĞİTSEL TANILAMA VE DEĞERLENDİRME SÜRECİ

Özel eğitimde eğitsel tanılama ve değerlendirme süreci Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün hazırlamış olduğu Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde aşağıdaki gibi tanımlanmıştır. Bu bilgi http://orgm.meb.gov.tr/ adresinden aynen alınmıştır:

Eğitsel değerlendirme ve tanılama

MADDE 7- (1) Eğitsel değerlendirme ve tanılama sürecinde, eğitsel amaçla bireyin tüm gelişim alanındaki özellikleri ve akademik disiplin alanlarındaki yeterlilikleri ile eğitim ihtiyaçları belirlenerek en az sınırlandırılmış eğitim ortamına ve özel eğitim hizmetine karar verilir.

(2) Bireyin eğitsel değerlendirme ve tanılaması rehberlik ve araştırma merkezinde oluşturulan özel eğitim değerlendirme kurulu tarafından nesnel, standart testler ve bireyin özelliklerine uygun ölçme araçlarıyla yapılır. Tanılamada bireyin; tıbbî değerlendirme raporu ile zihinsel, fiziksel, ruhsal, sosyal gelişim öyküsü, tüm gelişim alanlarındaki özellikleri, akademik disiplin alanlarındaki yeterlilikleri, eğitim performansı, ihtiyaçları, eğitim hizmetlerinden yararlanma süresi ve bireysel gelişim raporu dikkate alınır.

(3) Eğitsel değerlendirme ve tanılama; eğitimin her tür ve kademesindeki geçişler ile bireylerin eğitim performansı ve eğitim ihtiyaçları dikkate alınarak veli ya da okulun/kurumun isteği üzerine gerektiğinde tekrarlanır.

(4) Eğitsel değerlendirme ve tanılama sonucunda özel eğitime ihtiyacı olduğu belirlenen bireyler için Ek-1’de yer alan Özel Eğitim Değerlendirme Kurul Raporu hazırlanır. Bu rapor, özel özel eğitim kurumlarından eğitim ve destek eğitim hizmeti alan öğrenciler için her yıl yenilenir.

(5) Millî eğitim müdürlükleri, örgün ve yaygın eğitim kurumları, sağlık kuruluşları, üniversiteler, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı birimler ve yerel yönetim birimleri özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin eğitsel değerlendirme ve tanılanması amacıyla RAM’a yönlendirilmesinde sorumluluğu paylaşırlar.

(6) Eğitsel değerlendirme ve tanılama hizmetlerine ilişkin bilgi işlem hizmetleri Bakanlıkça geliştirilir.

Eğitsel değerlendirme ve tanılamanın ilkeleri

MADDE 8- (1) Eğitsel değerlendirme ve tanılamanın ilkeleri şunlardır:

a) Eğitsel değerlendirme ve tanılama erken yaşta yapılır.

b) Eğitsel değerlendirme ve tanılama, bireyin tüm gelişim alanlarındaki özellikleri ve akademik disiplin alanlarındaki yeterlilikleri ile eğitim ihtiyaçları birlikte değerlendirilerek yapılır.

c) Eğitsel değerlendirme ve tanılama; fiziksel, sosyal ve psikolojik bakımdan birey için en uygun ortamda yapılır.

ç) Eğitsel değerlendirme ve tanılama, bireyin yetersizliğine göre birden fazla yöntem ve teknik ile uygun ölçme araçları kullanılarak yapılır.

d) Eğitsel değerlendirme ve tanılama, bireyin eğitim ihtiyacı ve gelişimi dikkate alınarak gerektiğinde tekrarlanır.

e) Eğitsel değerlendirme ve tanılamada, bireyin öğrenme ortamları ile yeterli ve yetersiz olduğu yönler birlikte değerlendirilir.

f) Eğitsel değerlendirme ve tanılama sürecinde veli, okul ve uzmanlar iş birliği içinde çalışırlar.

g) Eğitsel değerlendirme ve tanılama sürecinde ailenin ve gerektiğinde bireyin görüşü alınır.

ğ) Eğitsel değerlendirme ve tanılama süreciyle ilgili olarak birey ile ailenin görüş ve onayları alınmadan hiçbir açıklama yapılamaz. Eğitsel değerlendirme ve tanılama sonuçları sadece yasal ve eğitimle ilgili kararlar almak için kullanılır.

Eğitsel değerlendirme ve tanılama için gerekli belgeler

MADDE 9- (1) Eğitsel değerlendirme ve tanılamaya alınacak bireyler için aşağıdaki belgeler istenir:

a) Bireyin, velisinin ya da okul/kurum yönetiminin yazılı başvurusu.

b) Okula/kuruma kayıtlı öğrenciler için bireysel gelişim raporu.

c) Herhangi bir okula/kuruma kayıtlı olmayan bireyler için başvurduğu RAM’ın sorumluluk bölgesi içinde ikamet ettiğini gösteren belge.

ç) Gerektiğinde tıbbî tanılaması ile ilgili sağlık kurulu raporu.

Eğitim planı

MADDE 10- (1) Özel eğitime ihtiyacı olan her birey için Ek-1/a’da yer alan Eğitim Planı Örneği hazırlanır. Eğitim planında, bireyin tüm gelişim ve akademik disiplin alanlarındaki performansı ile öncelikli eğitim ihtiyaçlarına göre belirlenen yıllık amaçlar yer alır.

(2) Eğitsel değerlendirme ve tanılaması ilk kez yapılan her bireyin eğitim planı özel eğitim değerlendirme kurulu tarafından hazırlanır.

(3) Eğitim planı yeniden hazırlanırken öğrencinin o yıla ait bireysel gelişim raporu ile bir önceki eğitim planı dikkate alınır.

(4) Resmî okul ve kurumlara devam eden öğrencilerin eğitim planı her yıl BEP geliştirme birimi tarafından yenilenir.

(5) Eğitim ve/veya destek eğitim hizmeti verilen özel özel eğitim okul ve kurumlarındaki bireylerin eğitim planı her yıl özel eğitim değerlendirme kurulu tarafından yenilenir.

2.10.2012

Otizm'de ümit verici gelişmeler

 Otizm'de ümit verici gelişmeler
Otizm'le ilgili araştırmalarda ümit verici gelişmeler yaşanıyor. Türkiye, ABD, Pakistan, Ürdün, Suudi Arabistan ve Kuveyt'te otizme yatkınlığı bulunan 104 aile üzerinde yapılan araştırma, gelişimsel bozukluğa yol açan 6 yeni genin teşhis edilmesine imkan sağladı. 
Bazı vakalarda otizme çare olarak görülebileceği ileri sürülen ve bunun sadece bir hastalık değil, genetik ve çevresel etkilerin yol açtığı bir bozukluk olduğu kanısını güçlendiren araştırma, Boston'daki Harvard Medical Okulu tarafından yapıldı. Araştırma, incelenen ailelerin büyük bölümünde otizme, hatalı DNA bileşiminin ve doğum sonrasındaki fiziksel ve sosyal çevre etkilerinin yol açtığını da gösterdi. Mutasyonlar, beynin gelişiminde büyük öneme sahip genlerin ve erken çocukluk dönemine kadar harekete geçirilen beyin hücrelerinde hasara yol açıyor. Araştırmaya dahil edilen ailelerden 88'inde birinci dereceden kuzen evliliği olduğu ve bu tür evliliklerin sonucunda nörolojik doğum kusurunun neredeyse yüzde yüz oranında olduğu da hatırlatıldı.

2.07.2012

Otizle İlgili Çalışmalar

Stanford Üniversitesi Dergisi Ocak-Şubat 2011 Sayısı Otizm Makalesi
Otizm heterojen bir hastalıktır. Otizm başlığı altında toplanan çoçukların hepsi aynı kefeye konamaz. Otizmin subgrupları tanımlanmalı, buna göre genler, moleküler yolaklar beyinde ve kanda bu yolakların etkileri araştırmalıdır. Şu ana kadar olan bilgiler bunun nöronlar arası bağlantılardan kaynaklanan bir bozukluk olduğu yolundadır. Hepimizin kromozomlarında çok hafif bozukluklar vardır. Küçük DNA parçaçıkları ya silinmiş ya da çoğalmış eğer bu DNA parçaçıkları gen ihtiva ediyorsa; standart 2 gen yerine aynı genden 1 ve 3 tane oluyor. Mesela otizmli bireylerin %1-2 sinde 16 kromozomun 25 gen ihtiva eden bölgesinde bu tür silinme veya duplikasyonlar saptanmış.
Halen otistik bireylerin deri hücreleri çok amaçlı kullanılarak kök hücrelere sonra nöral tüp deneme embiyonik beyin hücrelerine dönüştürülüyor. Böylece yapay otizm beyinleri oluşturularak bu beyinlerin sırrı çözülmeye çalışılıyor. Bu ilk denemelerde bu hücrelerde yakın mesafe bağlantılarının çok fazla, uzak mesafe bağlantılarının ise çok az olduğu görüldü.
Bu da çocukların tek bir alanda çok başarılı olabildikleri halde farklı konulardaki bilgileri birleştirmede neden zorlandıklarını açıklayabilir. Bu arada bazı çevresel faktörlerin de ( bu konuda rivayeti muhtelif; ağır metallerden, fazla tv seyretmeye kadar değişiyor.) beyin hücrelerinde ( nöronlarda) bu genetik değişikleri tetikleyeceği düşünülüyor.
Başka bir araştırıcı da hücreler arası bağlantıyı sağlayan proteinlerin üzerinde çalışıyor. Bu bağlantı proteinlerinde (sinaps proteinleri) genetik değişikliklerin oluştuğunu gösteren çalışmalar da var. Bunlardan nöroliğin denilen proteinde oluşan gen değişikliği yapıldığı zaman farelerde otistik davranışların ortaya çıktığı görülmüş. ( Diğer farelerle ilişki kuramamış ama bazı oyunları daha kolay öğrenmişler, tekrarlayıcı hareketler yapmışlar.)
Örneğin otizmli bireylerin yaklaşık % 10’unu oluşturan “Fragil X” Sendromu denilen hastalıkta bu sinaps (bağlantı) proteinlerine etki eden ilaçlarla davranışsal problemlerde kısa süreli düzeltmeler olduğunun gösteren ön çalışmalar vardır.
Ayrıca beyin görüntüleme yöntemleri ile de ( MR) gibi bu çocuklardaki problemlerin ne olduğunu anlamaya çalışan araştırmacı grupları vardır. ( Bu çocuklarda MR çekmenin tüm zorluklarına rağmen) Akson denilen sinir uçlarını inceleyen görüntüleme yöntemleri de (DTI) bu çocuklarda uzun mesafe bağlantısının bozuk olduğunu desteklemektedir.
Kısaca, otizm bütün uğraşılara rağmen halen gizemini korumaktadır. Biyolojik bir açıklama yapılmadan tedavi geliştirilmesi beklenmemelidir.

Otizm heterojen bir hastalıktır!

Stanford Üniversitesi Dergisi  Ocak-Şubat 2011 Sayısı Otizm Makalesi
Otizm heterojen bir hastalıktır. Otizm başlığı altında toplanan çoçukların hepsi aynı kefeye konamaz. Otizmin subgrupları tanımlanmalı, buna göre genler, moleküler yolaklar beyinde ve kanda bu yolakların etkileri araştırmalıdır.  Şu ana kadar olan bilgiler bunun nöronlar arası bağlantılardan kaynaklanan bir bozukluk olduğu yolundadır.  Hepimizin kromozomlarında çok hafif bozukluklar vardır. Küçük DNA parçaçıkları ya silinmiş ya da çoğalmış eğer bu DNA parçaçıkları gen ihtiva ediyorsa; standart 2 gen yerine aynı genden 1 ve 3 tane oluyor. Mesela otizmli bireylerin %1-2 sinde 16 kromozomun 25 gen ihtiva eden bölgesinde bu tür silinme veya duplikasyonlar saptanmış.

Halen otistik bireylerin deri hücreleri çok amaçlı kullanılarak kök hücrelere sonra nöral tüp deneme embiyonik beyin hücrelerine dönüştürülüyor. Böylece yapay otizm beyinleri oluşturularak bu beyinlerin sırrı çözülmeye çalışılıyor. Bu ilk denemelerde bu hücrelerde yakın mesafe bağlantılarının çok fazla, uzak mesafe bağlantılarının ise çok az olduğu görüldü.
Bu da çocukların tek bir alanda çok başarılı olabildikleri halde farklı konulardaki bilgileri birleştirmede neden zorlandıklarını açıklayabilir.
Bu arada bazı çevresel faktörlerin de ( bu konuda rivayeti muhtelif; ağır metallerden, fazla tv seyretmeye kadar değişiyor.) beyin hücrelerinde ( nöronlarda) bu genetik değişikleri tetikleyeceği düşünülüyor.
Başka bir araştırıcı da hücreler arası bağlantıyı sağlayan proteinlerin üzerinde çalışıyor. Bu bağlantı proteinlerinde (sinaps proteinleri) genetik değişikliklerin oluştuğunu gösteren çalışmalar da var. Bunlardan nöroliğin denilen proteinde oluşan gen değişikliği yapıldığı zaman farelerde otistik davranışların ortaya çıktığı görülmüş. ( Diğer farelerle ilişki kuramamış ama bazı oyunları daha kolay öğrenmişler, tekrarlayıcı hareketler yapmışlar.)
Örneğin otizmli bireylerin yaklaşık % 10’unu oluşturan “Fragil X” Sendromu denilen hastalıkta bu sinaps (bağlantı) proteinlerine etki eden ilaçlarla davranışsal problemlerde kısa süreli düzeltmeler olduğunun gösteren ön çalışmalar vardır.
Ayrıca beyin görüntüleme yöntemleri ile de ( MR) gibi bu çocuklardaki problemlerin ne olduğunu anlamaya çalışan araştırmacı grupları vardır. ( Bu çocuklarda MR çekmenin tüm zorluklarına rağmen) Akson denilen sinir uçlarını inceleyen görüntüleme yöntemleri de (DTI) bu çocuklarda uzun mesafe bağlantısının bozuk olduğunu desteklemektedir.
Kısaca, otizm bütün uğraşılara rağmen halen gizemini korumaktadır. Biyolojik bir açıklama yapılmadan tedavi geliştirilmesi beklenmemelidir.
Stanford Üniversitesi Dergisi
Ocak-Şubat 2011 Sayısı
California, USA

Otistik, Disleksi Ve Hiperaktif İşitsel Egitim

"Rain Man"e müzikli tedavi

Avrupa ve ABD'de otistik, disleksi ya da hiperaktif çocukların tedavisinde uzun süredir kullanılan bir yöntem: Zihinsel bozukluklar ve işitsel algı problemleri müzik yoluyla düzeltiliyor. Türkiye'de de psikolog doktor Murat Güvençer'in uyguladığı yöntemde başarı oranı yüzde 75.
İlkokul ikinci sınıf öğrencisi M.K., sınıfındaki diğer çocuklar gibi kıpır kıpır, cıvıl cıvıl. Oysa iki yıl öncesine kadar hayatla bağları kopuktu, "boğuk boğuk öten sesler"le çevrili dünyasında tek başınaydı. "Oğlum yedi yaşındaydı ama konuşamıyordu. Elliye yakın kelime biliyordu ama bunları yerli yersiz kullanıyor, hiç cümle kuramıyordu. Onunla konuşmayı milyonlarca kez denedim, beni anlayamıyordu, sanki başka bir dünyadaydı" diye anlatıyor annesi o günleri...

Bebekken orta kulak iltihabı geçirmişti M.K. İlerleyen yaşına rağmen konuşmayı sökemeyince, işitme problemi olabileceği düşüncesiyle doktorlara taşındı. Ama kulaklarında fiziksel bir sorun yoktu, duyabiliyordu. Bu kez, otistik ya da hiperaktif olabileceği şüphesiyle davranışları bir kasete çekilip İngiltere'deki uzmanlara yollandı. Hayır, otistik de değildi. Annesi kendini onun tedavisine adamıştı ama sonuç alınamıyordu. Bir gün gazetede "işitsel tedavi"den, "konuşamayan çocuklar"dan bahseden bir yazı okudu ve psikolog doktor Murat Güvençer'in kapısını çaldı. M.K.'da zihinsel gelişme bozukluğu vardı, hemen "İşitsel Eğitim"e başlandı. Annesinin deyimiyle şimdi "bülbül gibi" konuşuyor. "Bir zamanlar 'boğuk boğuk öten' bir ses olarak algıladığı tüm kelimeleri, cümleleri ve şarkıları; yedi yıl boyunca soramadığı, öğrenemediği herşeyi şimdi keşfediyor."


İşitme = davranış
İşitsel Eğitim (Auditory Integration Training) otizm, hiperaktivite, disleksi, Rett's Disorder, Asperger's Disorder gibi zihinsel gelişme bozukluğundan kaynaklanan hastalıkların tedavisinde uygulanan ampirik bir tedavi yöntemi. Fransız kulak - burun - boğaz uzmanı Guy Berard bu yöntemi tam 30 yıllık çalışma sonucunda geliştirmiş. Avrupa ve ABD'deki çeşitli otizm merkezlerinin yürüttüğü 12 araştırma, bu yolla tedavinin olumlu sonuçlar verdiğini ama yöntemin tam olarak nasıl çalıştığına dair bilimsel bir kanıt olmadığını söylüyor. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) da yeterli araştırma olmadığından tedavi yöntemini henüz onaylamamış. Ancak İşitsel Eğitim, ABD'de ve Avrupa'da 15 ülkede 10 yılı aşkın bir süredir uygulanıyor. Türkiye'deki geçmişi ise sadece iki yıllık; İşitsel Eğitim'in tek uygulayıcısı olan psikolog doktor Murat Güvençer, aynı zamanda bu yöntemi Türkiye'ye getiren kişi.

"İşitsel Eğitim'i ilk kez 10 yıl kadar önce duyduğumda inandırıcı gelmemişti. Bunun alternatif tedavi ya da para tuzağı olduğunu söyleyenler vardı. Ama birkaç yıl sonra yabancı basında yeniden karşıma çıktığında ilgimi çekti" diyor Güvençer. Fransa'ya gidip Dr. Berard'ın öğrencisi olan Güvençer, bu tedavi yönteminin işitsel ve ruhsal rahatsızlıklar arasında bir köprü kurduğunu söylüyor: "Dr. Berard bu tedaviyi önceleri işitsel problemleri olan hastalara uyguluyormuş. Ama bir defasında hem işitsel problemi olan hem de ağır depresyon geçiren bir hastasının, tedaviden sonra ruhsal olarak da iyileştiğini görmüş. Ve işitsel problemlerin ruhsal dünyayla ilişkisi olduğunu, hatta otizm, disleksi gibi hastalıkların temelinde işitsel problemlerin yattığını düşünerek çalışmalarını zihinsel bozuklukları olan çocuklar üzerinde yoğunlaştırmış."

İşitsel Eğitim'in mimarı Dr. Berard "Hearing Equals Behavior / İşitme Eşittir Davranış" adlı kitabında otizm ve benzeri hastalıklarla işitsel algılama arasında bir bağ olduğunu söylüyor. Berard'a göre sesleri algılamada problemler yaşayan beyin bunu düzeltmeye çalışırken yorgun düşüyor ve bu durum sinir sistemini etkiliyor. Dr. Güvençer de Berard'ı destekliyor: "Zihinsel gelişme bozukluğu olan çocuklarda işitme kaybı olmaksızın hassas işitme, ağrılı işitme ya da asimetrik işitme olabilir. Örneğin çocuk bin frekans bir sesi her iki kulaktan eşit almayabilir ya da bazı frekanslara diğerlerinden daha hassas olabilir; örneğin arı vızıltısını kamyon geçiyormuş gibi duyabilir. Müzik dinlerken sesin sürekli olarak bir açılıp bir kısıldığını düşünün; işte bu tür problemleri olan çocuklar dünyayı böyle algılarlar. Dolayısıyla da bu durum zihinde büyük karışıklığa sebep olur. Beyne etki eden her tür algı bozukluğu dikkat dağınıklığı, zihinsel yorgunluk, duygusal gerilim ve ruhsal bozukluklara sebep olur."

İşitsel Eğitim'e göre beyindeki bu karışıklığı düzeltmenin yolu işitsel algılardaki problemleri çözmekten geçiyor. İşitsel algılama düzeltilirse otizm ve disleksi, hiperaktivite gibi otizmle bağlantısı olan hastalıkların kalıcı tedavisi mümkün olabiliyor.

Mucize değil devrim
"Kızım İrem üç yaşına geldiğinde hâlâ konuşamıyordu" diyen Aslı Şen, Dr. Güvençer'e başvuran annelerden biri. "Kızım bazı seslere de aşırı duyarlıydı, örneğin çamaşır makinesinin sesinden çok korkuyordu. Çok da içine kapanıktı." Aslı Hanım, İrem'in fiziksel bir sorunu olmadığını öğrenince Dr. Güvençer'e başvurmuş. 1.5 yıllık tedavi son derece başarılı bir sonuç vermiş, İrem daha tedavinin ilk haftasında bir - iki kelime söylemeye başlamış. Altı ay sonra tedavi tekrarlandığında İrem'in dili tamamen çözülmüş, çevreyle iletişimi gelişmiş.

Dr. Güvençer bu tedaviyi iki yılda 150 hasta üzerinde uygulamış. "Bunların yüzde 90'ı otistik ya da otistik komponenti olan rahatsızlıklardı" diyor. Tedavi ettiği hastaların yüzde 75'inin son derece olumlu, hatta mucizevi gelişmeler gösterdiğini de sözlerine ekliyor.

"Otizm bir iletişim hastalığıdır" diyor Özgüvenç. "Kendi dünyasında yaşayan bu hastaların etrafla iletişimi, lisanı iletişim amaçlı kullanımı kısıtlıdır. Filmlerde görmüşsünüzdür; elleriyle kulaklarını kapatmaları, seslere aşırı tepki vermeleri hatta kriz geçirmeleri bunun bir göstergesidir. Otizmi tamamen tedavi etmek mümkün değil ama çocuğun işitsel bozuklukları giderilirse dışarıyla iletişimi kolaylaşacaktır. Çocukların diğer tedavilerle beş - on yılda katedebilecekleri yolu bu tedaviyle 15 gün - altı ay gibi kısa bir sürede alabilmek bu alanda gerçekten devrim sayılabilecek bir gelişme!"

Eskiden otistikti...
Zeynep Saatçioğlu 15 yaşındaki oğlu Cem'in otistik olduğunu söylüyor. "Konuşmakta ve algılamakta zorluk çekiyor, bazen bazı şeyleri beş kez anlatmak gerekiyordu. Normal bir okula gidiyordu ama sürekli eğitim takviyesi alıyordu. Orta bir öğrencisi olmasına rağmen ayakkabısını, kravatını bağlayamıyor, yalnız başına dışarı çıkamıyordu." Cem'in bu durumunu düzeltebilmek umuduyla Hacettepe Üniveritesi'ndeki uzmanlara başvuran ailesi, "otistik olduğu için yapacak bir şey olmadığı" cevabını almış. Üç yaşından beri doktorluğunu yapan Dr. Güvençer iki buçuk yıl kadar önce İşitsel Eğitim'i Türkiye'ye getirince, bu yöntemi Cem'de uygulayabileceklerini söylemiş. Tedavi olumlu sonuç vermiş. "Cem şimdi yaşıtlarıyla aynı düzeyde. Düşünüşünde, davranışında, okul hayatında büyük gelişme oldu. Sınıfın en alt seviyesindeyken şimdi en iyiler arasında" diyor anne Zeynep Saatçioğlu.

Pekçok anne - baba bunu "mucizevi bir tedavi" olarak nitelendirse de, Dr. Güvençer İşitsel Eğitim'in, uyguladığı hastaların yüzde 30'unda hiç etkisi olmadığını söylüyor. "Ama tedavi ettiğim hastaların yüzde 75'inde büyük gelişmeler oldu, hatta bazıları dev adımlar attı. Bu gerçekten umut verici ama bunu 'mucize tedavi' olarak nitelemek yanlış olur." Güvençer ne derse desin, artık yüzü gülen ailelerin ortak kanısı şu: "Kaybedecek bir şey ya da bir yan etki yok. Çocuklarımızın geleceği için denemeye değer."

Otizm'de Diyet Tedavisi: Glutensiz Kazeinsiz Beslenme

Otizm'de diyet tedavisi, baslica iki alerjen maddenin cocuklarin diyetinden tamamen cikarilmasi ile saglaniyor: gluten ve kazein. Gluten, bugday urunlerinde bulunan temel bir protein (bugday, bulgur, ekmek, pide, simit vs); ayrica gluten, bazi soslar ve kivam artiricilarda da bulunabiliyor (soya sosu, salata soslari, aci sos, bazi sirke cesitleri vs) . Kazein ise yine bir protein cesidi olup sut ve sut urunlerinde bulunmakta (sut, yogurt, tereyagi, peynir vs). Gluten ve kazein cesitli sebeplerle iyi sindirilemedigi takdirde, beyinde morfin seklinde hareket edebiliyor. Vucutta ciddi sekilde bagimlilik yapabilen bu madde, ayni zamanda davranis bozukluklarina da sebep olabiliyor. Goruldugu gibi, bu iki protein turu sadece sindirim veya bagisiklik sistemini etkilemekle kalmayip, sinir sisteminde de bozukluklara yol acabilmekte.
Genel olarak sindirimi zaten zor olan gluten ve kazeinin, dunya genelinde, cesitli alerjilere veya sindirim sitemini ilgilendiren hastalik ve hassasiyetlere yol actigi zaten bilinmekte, mesela gluten intoleransinin yol actigi colyak hastaligi gibi. Fakat gecen yuzyilin baslarinda bazi uzmanlar, gluten ve kazein ile bazi sinir sistemi problemleri arasindaki ciddi baglantiya dikkat cekmeye basladilar. Gunumuzde de glutenin bazi tur sizofreni ve diger sinir sistemi bozukluklariyla iliskisi en azindan bazi uzmanlar tarafindan kabul edilmekte.
Yine bircok otistik cocuktaki sindirim sistemi sorunlarinin yaygin varligi (kabizlik, ishal, kusma vs), otistik cocuklar tarafindan daha cok gluten ve kazein iceren urunlerin takintili bir sekilde tercih edilmesi, bazi uzmanlarda, otizm ile gluten ve kazeinin bir iliskisi olabilecegi ihtimalini uyandirmistir. Bunun tetkini yapmak aslinda o kadar zor degil. Metabolik hastaliklar ve otizm uzerine uzman bir hekime basvurdugunuzda eminim bunun tesbiti kolaylikla yapilabilir. Bugun glutensiz ve kazeinsiz diyeti deneyen otistik cocuk ailelerinin buyuk bir cogu, diyetten oldukca faydalandiklarini cesitli internet siteleri ve konferanslarda belli ediyorlar. Yalniz bu diyetin faydasi her hekim tarafindan kabul edilmiyor. Bu malesef yine benim alanimin biraz disina kaciyor. Sanirim en dogrusu, yukarda da belirttigim gibi, uzman bir hekimin gorusune basvurmak. En altta sagda faydali yazilar kategorisi altinda Prof. Dr. Ahmet Aydin'in otizm ve beslenme uzerine olan bir calismasini iceren linki koydum. Ozellikle aileler icin oldukca yararli bilgiler icerdigini dusunuyorum.

2. Egitim ve Erken Mudahaledeki Gelismeler:

2. Egitim ve Erken Mudahaledeki Gelismeler:
a. Erken Mudahale: Kanada ve Israil'de yapilan en son calismalar, erken mudahalenin onemini bir kez daha gozler onune seriyor. Burda, Kanada'da 40 ayin altinda olan 130 cocukla yapilan bir calismayi ozetleyecegim. Cocuklar uzmanlar tarafindan haftada 35 saat yogun uygulamali davranis analizi egitimine tabi tutuluyorlar. Bir sene sonunda yapilan testlerde cocuklarin % 47'si normal gelisim surecini yakalayabiliyor. Cocuklarin % 20'sinde otistik belirtiler, en azindan standard testlere gore, tamamen kayboluyor. Ve bu hizli gelismeyi en cok belirleyen faktor ise yas. Diger bir ifadeyle cocuk, erken mudahaleye ne kadar erken baslarsa, egitim o kadar etkili oluyor. Dikkat edin bu calismadaki cocuklarin hepsi zaten 40 ayin altinda. Yani ay farkinin bile ne kadar etkili olabilecegi bir kez daha erken teshisin onemini gundeme getiriyor.
b. Bilgisayar Destekli Egitim: Farkli yas gruplarindaki ve farkli seviyelerdeki otistik cocuklar icin degisik bilgisayar programlari gelistirilmis. Duygulari anlama cd'leri, ses tonunu duzenleme cd'leri, nasil arkadaslik kurulacagini anlatan cd'ler, sosyal icerikli hikayeler anlatan cd'ler, kucuk cocuklar icin uygulamali davranis analizi cercevesinde hazirlanan kavram ve dil ogretimi cd'leri vs. vs. Yalniz bu cd'ler oldukca pahaliydi (tanesi 100 dolardan basliyor). Asagidaki web sitelerinde bu cd'leri bulabilirsiniz. Kredi kartiyla ismarlarsaniz Turkiye'ye kadar gonderiyorlar. Yalniz bu cd'lerin hepsi Ingilizce. Ne kadar faydasi olur bilemiyorum. Ama bilgisayar yazilimindan anlayan birilerine ilham verir ve belki bu sekilde Turkce cd'ler de gelistirirler diye asagiya web sitelerini koymak istedim.
Otizmde en son gelismeler benden simdilik bu kadar!

1. Genetik ve Tibbi Calismalar:

1. Genetik ve Tibbi Calismalar:
a. Shank3 geni: Fransiz bir genetik bilimcinin sunmus oldugu calisma belki de beni en cok etkileyen calismalardan biriydi. Bilindigi gibi otizmin buyuk olcude genetik sebeplerden kaynaklandigi artik tamamen kabul ediliyor. Ancak insan vucudundaki hangi genlerin veya genetik degisikliklerin otizme yol actigi hala tam olarak anlasilmis degil. Shank3 geni adi verilen bir gendeki degisikligin (buna tibbi literaturde 22q eksikligi veya 22q deletion adi veriliyor) otizmle, ozellikle de otistik cocuklardaki dil problemleriyle olan iliskisi cok yakin bir zamanda tesbit edilmis durumda. Bence bu gelecekteki calismalar icin oldukca aydinlatici ve umut vaadedici.
b. Yakin zamana kadar uzmanlar arasindaki en buyuk tartisma konularindan birisi de endustriyel atiklar, evlerde ve gunluk hayatta maruz kaldigimiz kimyasal maddeler, metaller, ilaclar vs. gibi "cevresel" etmenlerin, sinir sistemini dogrudan etkileyebildigi icin, otizmle baglantisinin olup olmadigiydi. Son zamanlarda binlerce otistik cocugun taranmasiyla yapilan calismalar bu baglantiyi dogruluyor. Amerika'da guney Kaliforniya'da tarlalarda sezonluk isci olarak calisan Meksika kokenli ailelerin uzun vadede taranmasiyla yapilan bir calisma bunu butun carpiciligiyla ortaya koyuyor. Amerika'da Meksikalilar gibi Latin Amerika kokenlilerde otizmin gorulme sikligi, farkli sebeplerle de olsa, beyaz nufusun oldukca altinda. Yukarda bahsettigim calismada, tarlalarda calisan hamile kadinlardaki pestisid (tarimsal bocek ilaci) miktarlari tesbit edilmis. Cocuklar dogduktan sonra da bunyelerindeki pestisid miktari berlirli araliklarla taranmis. Yalniz burda dikat edilmesi gereken nokta, bu pestisid miktarlari Amerika Tarim Bakanligi'nin kontrolu altinda olup, insan vucudu icin tehlike olusturma sinirinin altinda. Genel olarak, bu grupta otizm orani Amerika'da 150'de 1 olan genel otizm oranindan uc kat daha fazla olarak tesbit edilmis. Ayrica, pestiside daha cok maruz kalmanin otizm riskini artirdigi belirlenmis. Bu calismadaki belki de en ilginc sonuc, pestisid ile sadece otizm arasinda baglantinin saptanmis olmasi. Yapilan tarama sonucunda, pestiside maruz kalma, dikkat eksikligi ve hiperaktivite bozuklugu veya diger cocukluk cagi noro-psikiyatrik sorunlari icin normalin uzerinde bir risk faktoru olusturmuyor.
Son olarak bu calisma kimseyi panikletmesin. Bunlar istatistiksel calismalar olup, ille de sizin cocugunuzda da ayni sorunun olabilecegi anlamina gelmiyor. Ama yine de bazi soru isaretlerini aciklama yonunde bence oldukca aydinlatici.

2.06.2012

Otizm anne karnında tespit edilebilecek

Otizm anne karnında tespit edilebilecek
İngiltere Cambridge Üniversitesi bilim adamının yaptığı araştırma ile geliştirilen yöntemle, anne karnındaki bebeğe otizm testinin yapılmasının olası hale geldi. Bilim adamlarına göre, otizm testiyle ilgili süreç down sendromunun anne karnında tespitine olanak sağlayan amniyosentez yöntemiyle mümkün olabilecek.
Cambridge Üniversitesi Otizm Merkezi tarafından 235 çocuğun doğumdan 8 yaşına gelene kadarki dönemlerinin izlendiği ve sonuçta bu çocukların arasında, annelerinin gebelikleri sırasında amniyo sıvısında yüksek oranda testesteron bulunanlarda, sosyalleşme eksikliği, konuşma güçlüğü gibi otizmin karakterine uyan özelliklerin tespit edildiği açıklandı.
Bilim adamları, şimdi bu konuda ulusal düzeyde bir tartışma ortamı yaratılması ve konunun etik açıdan değerlendirilmesinin ardından, etik olduğu sonucuna varılması halinde testin yaygın biçimde uygulanmasına ve otizm tehlikesi görülen hallerde de kürtaj yapılmasına izin verilmesini öneriyor.
Bilim adamlarını tek düşündüren ise testin sonrasında bebeğin otistik doğabileceğinin tespiti halinde, kürtaja izin verilmesi gerekip gerekmediği sorusunun yanıtının bulunması. Zira bilindiği gibi otistik çocuklar görebiliyorlar, hatta içlerinden ünlü matematikçiler ve müzisyenler bile çıkabiliyor.
Bunun yanı sıra otistik olup hiçbir şekilde hayatla bağlantı kuramayan ve bütün yaşamını otistik hastalar için dizayn edilmiş özel kurumlarda geçirenlere de rastlanabiliyor.
Bilim adamları, bu nedenle toplumun ve otistik bir bebek sahibi olma olasılığı yüksek tespit edilen ebeveynlerin bu tür vakaların kürtajla sonlandırılması gerekip gerekmediği konusunda karar vermesinin güçlüğüne dikkat çekiyor.
Öte yandan otistik çocuk sahibi Ailelerin büyük çoğunluğunun ise teste daha şimdiden karşı çıktıkları ve bu testin serbest bırakılması halinde hem otistiklere yönelik ayrımcılığın artmasından hem de devletin otistik çocuk sahibi ailelere verdiği desteğin azalmasından korktukları belirtiliyor.
"Oyuncakla oyun biçimi otizmi işaret edebilir'
Bebeklerin oyuncaklarla alışılmışın dışında bir biçimde oynamasının otizm belirtisi olabileceği bildirildi.
Amerikalı bilim adamlarının yaptığı ve "Autism' dergisinde yayımlanan araştırmada, bu bulgunun, otistik olma ihtimali bulunan çocukların durumunun ailelerce önceden saptanması ve tedaviye daha erken başlanmasını sağlayabileceği bildirildi.
California Üniversitesinden Sally Ozonoff ve ekibi, otistik bebeklerin oyuncakları diğer çocuklardan çok daha fazla eğip büktüğünü, evirip çevirdiğini ve şişe gibi objelere gözlerinin ucuyla veya sabit bakışlarla baktığını saptadı.
Ozonoff, oyuncaklarla alışılmadık şekilde oynanmasının, otizm belirtileri listesine eklenebileceğini belirterek, "Otistik bir çocuk ne kadar erken tedavi edilirse, bu çocuğun geleceği üzerinde o kadar etkiniz olur' dedi.
Ozonoff ve ekibi araştırmalarını, kardeşleri otistik olduğu için otizm riski bulunduğu düşünülen 1 yaşındaki 66 bebek üzerinde yaptı.
Bu bebeklerden 9'una daha sonra otizm tanısı konuldu. Tanı konulanların 7'sinin oyuncakları çok daha uzun süreler eğip büktüğü, evirip çevirdiği ve objelere yandan baktığı görüldü.
Amerikan Pediatri Birliği, 2 yaşına gelmeden önce bütün çocukların otizm bulunup bulunmadığını anlamak için incelenmesi tavsiyesinde bulunuyor.
Otizmin nedeni bilinmiyor, ancak genetik ve çevresel faktörlerden kaynaklandığı tahmin ediliyor. Hastalık genellikle 3 yaşa kadar teşhis ediliyor.

Otizm anne karnında tespit edilebilecek ,

yazısı sadece bilgilendirme içindir. Hiç bir zaman kendi kendine tanı ve tedavi amacını taşımaz. Otizm anne karnında tespit edilebilecek ile ilgili sağlık probleminiz varsa mutlaka Doktorunuza danışmanız gereklidir.

Otizm tanısı ilk ay konabilir

Otizm tanısı ilk ay konabilir
Uzmanlar, kelime anlamı ‘kendine dönük' olan otizmin; ‘çocukluk çağının ilk 3 yılında başlayan, sosyal, duygusal gelişmedeki gecikme, gerilik, gariplik, lisan gelişiminde gecikme ve gariplikler, birtakım dönme, sallanma, parmak ucunda yürüme gibi tekrarlayıcı davranışlarla seyreden bir bozukluk grubu olduğunu' söylüyor.
İÜ Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nahit Mukaddes, erken tanının önemini belirterek, ailelere şu uyarılarda bulundu:
"Çocuk, yaşamının ilk bir ayında annesiyle göz göze gelmiyorsa, 4-5 aylıkken kucağa alındığında kendini koltukta bırakır gibi bırakıyorsa, 9-10 aylıkken bay-bay yapmayı ya da öpücüğü öğrenemiyorsa, bir yaşında ‘anne, baba' diyemiyorsa, iki yaşında cümle kuramıyorsa, hemen bir doktora başvurulmalı.'

Otizmin tedavisi için en geniş araştırma

Otizmin tedavisi için en geniş araştırma
ABD Ulusal Otizm Birliği, hastalığın genetik kökenlerini belirleyebilmek amacıyla uluslararası bir araştırma başlattı. ABD, Kanada, Britanya ve çeşitli Avrupa ülkelerinden 170 bilim adamının yer aldığı araştırma için, kendisi ya da ailesinde herhangi biri otizm hastası olan 6 bin kişinin DNA'sı incelenecek.
Otizmin genetik kökeniyle ilgili olarak bugüne kadar yapılmış en geniş kapsamlı araştırma yapılıyor. Kişinin iletişim kurmasını engelleyen hastalığı birkaç gen ya da çevresel etkenlerin tetiklediği sanılıyor. Bilim adamları ancak kökeni bulduklarında, uygun tedavi yöntemlerinin geliştirilebileceğini söylüyor. Otizmin henüz bilinen bir tedavisi yok.

Psikososyal yoksunluk

Psikososyal yoksunluk
10. Psikososyal yoksunluk: Fiziksel ve duygusal yoksunluk içinde olan çocuklarda apati, içe çekilme ve uzaklık görülebilir. Dil ve motor becerileri gecikebilir. Ancak bu çocuklar uygun psikososyal ortamlarda tekrar bulundurulursa hemen her zaman bu belirtilerde düzelmeler meydana gelir. Otistik bozuklukta psikososyal ortam düzeltilse bile belirtiler devam eder.

Seçici konuşmazlık

Seçici konuşmazlık
9. Seçici konuşmazlık: Seçici konuşmazlık, başka durumlarda konuşuyor olmasına karşın özgül bir takım toplumsal durumlarda sürekli olarak konuşmazlık gösterme şeklinde tanımlanır. Sadece belirli toplumsal durumlarda konuşmama, toplumsal etkileşimde ve iletişimde önemli nitel bozulmanın olmaması, davranış ilgi ve etkinliklerinde sınırlı , basmakalıp ve yineleyici örüntünün olmaması ile seçici konuşmazlık otistik bozukluktan ayırt edilebilir.


Doğumsal sağırlık ya da ciddi işitme bozukluğu:

8. Doğumsal sağırlık ya da ciddi işitme bozukluğu: Otistik bebekler sadece seyrek olarak bıgıldarlar. Sağır bebekler ise normal bebekler gibi bıgıldar. Ancak 6 aylıktan 1 yaşına kadar olan dönemde bıgıldamalarının azalması ve kesilmesi görülebilir. Sağır çocuklar sadece çok yüksek seslere yanıt verebilir. Otistik çocuklar ise çok yüksek ya da normal seslere yanıt vermezken alçak seslere yanıt verebilirler. Sağır çocuklar otistik çocuklardan farklı olarak bebekliklerinde kucağa alınmaktan hoşlanır, anne ve babaları ile ilgilenir ve sevgi gereksinimlerini gösterirler. Odiyogram ya da işitsel uyarılmış potansiyellerde sağır çocuklarda işitme kaybı saptanabilir.

Edinsel epileptik afazi

7. Edinsel epileptik afazi (Landou-Kleffner sendromu): Edinsel epileptik afazinin başlangıcı 2-11 yaşlar arasındadır. İlk belirti afazi ya da epilepsi olabilir. Afazi başlangıçta işitsel ve sözel agnozi ile birliktedir. Çocuk, söyleneni anlamakta güçlük çeker. Sağırlık ve otizmin belirtileri gelişir. %70 kadar çocukta parsiyel ya da yaygın nöbetler görülür. Bu çocukların yaklaşık yarısında afazinin neden olabileceği hiperaktivite ve kişilik değişiklikleri olur. Zeka etkilenmez ve diğer nörolojik bulgular normaldir. Sendrom 7 yaşından önce başlarsa, olasılıkla konuşma düzelir. Nöbetler genellikle 10 yaş civarında düzelir. Ancak 15 yaşına kadar süren nöbetler de vardır. Landau-Kleffner sendromu tanısının konulmasında EEG yardımcıdır. Temporal ve parietal lobları içeren multifokal kortikal diken boşalımlar görülür. İntravenöz diazepam verilmesiyle EEG normale döner konuşma geçici olarak düzelir.

Çocukluk çağı başlangıçlı şizofreni

5. Çocukluk çağı başlangıçlı şizofreni: Çocukluk çağı şizofrenisi normal ya da normale yakın bir gelişim döneminden sonra ortaya çıkar. On iki yaşından önce görülmesi nadirdir. Beş yaşından önce hemen hiç görülmez. Çocukluk başlangıçlı şizofrenide klinik tabloda varsanılar ve sanrılar görülür. Otistik bozukluğun yanı sıra belirgin sanrı ve varsanılar gibi şizofreniye özgü aktif dönem belirtilerinin bir ay sürmesi durumunda ek tanı olarak şizofreni konabilir. Şizofren çocukların genellikle zeka bölümleri daha yüksektir.


Karışık dili algılama-sözel anlatım bozukluğu

6. Karışık dili algılama-sözel anlatım bozukluğu: Karışık dili algılama-sözel anlatım bozukluğunda dil bozukluğu vardır ancak sözel olmayan iletişimde bozulma yoktur. Karışık dili algılama-sözel anlatım bozukluğunda ekolali ve stereotipik konuşma gibi dil anormallikleri daha seyrek olarak görülürken otistik bozuklukta bu anormallikler daha sıktır. Artikülasyon sorunları ise karışık dili algılama-sözel anlatım bozukluğunda daha sık olarak görülmektedir. Karışık dili algılama-sözel anlatım bozukluğunda otistik davranışlar, sosyal yaşantıda bozulma, stereotipiler ve törensel etkinlikler yoktur, varsa da ciddi değildir. Karışık dili algılama-sözel anlatım bozukluğunda imgesel oyunlar genellikle varken otistik bozuklukta yoktur.


Asperger bozukluğu

Hem otistik bozuklukta, hem de Asperger bozukluğunda, toplumsal etkileşimde nitel bozulma, davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici örüntüler söz konusudur. Ancak, DSM-IV ve ICD-10’ a göre Asperger bozukluğu ile otizm arasındaki en önemli fark, Asperger bozukluğunda dil ve bilişsel gelişmede gecikmenin olmamasıdır. Asperger bozukluğunda gecikmiş motor yetiler, motor beceriksizlik, garip duruş ve esnek olmayan yürüyüş ve görsel motor koordinasyon bozuklukları varken, otistik bozuklukta bu gibi motor gelişimdeki gecikmeler pek tanımlanmaz ve motor işlevler göreceli olarak daha iyidir. Genellikle Asperger bozukluğunda yüksek fonksiyonlu otizme göre, sözel zeka bölümünün yüksek, performans zeka bölümünün düşük olduğu ileri sürülmektedir. Asperger bozukluğu olan kişiler kendi içlerinde değerlendirildiklerinde, sözel ZB’ leri, performans ZB’ den daha yüksektir. Bu durum yüksek fonksiyonlu otistik bozuklukta tam tersinedir.

Çocukluğun dezintegratif bozukluğu

3. Çocukluğun dezintegratif bozukluğu: Otistik bozuklukta gelişimsel bozukluklar genellikle yaşamın ilk yılı içerisinde başlarken çocukluğun dezintegratif bozukluğunda en azından iki yıllık normal bir gelişimden sonra belirgin bir gelişimsel gerileme gözlenir. Otizmde motor beceriler göreceli olarak iyi iken çocukluğun dezintegratif bozukluğunda daha önce edinilmiş motor becerilerin bozulması DSM-IV tanı ölçütleri arasındadır. Benzer şekilde çocukluğun dezintegratif bozukluğunda daha önce edinilmiş bağırsak ve mesane kontrolünün yitirilmesi söz konusudur. Otizmin tanı ölçütleri arasında bu ölçüt bulunmamaktadır. Genellikle söylenen, belirtilerin klasik otizmden daha az ciddi ve daha az yaygın olduğudur. Çocukluğun dezintegratif bozukluğunda karşılaşma ve göz teması kurma gibi bazı otistik olmayan kişilik özellikleri devam edebilir. Uygunsuz ve yabancılara yönelik de olsa sevginin gösterilmesi bazen devam edebilir. Bakım veren önemli kişileri tanıyabilir, anne ve babalarını gülerek ya da kucaklayarak karşılayabilir. Gelişimle ilgili yeterli ve sağlıklı bilgi toplanamadığı durumlarda otistik bozukluk tanısı konulmalıdır.

Basmakalıp davranış bozukluğu

11. Basmakalıp davranış bozukluğu: Basmakalıp davranış bozukluğunda gözlenen yineleyici, görünüşte amaçlıymış gibi olan fakat işlevsel olmayan motor davranışlar otistik bozukluktaki davranışlar ile karıştırılabilir. Ancak otistik bozuklukta toplumsal etkileşimde ve iletişimde nitel bozulma varken, basmakalıp davranış bozukluğunda bu alanlarda bozulma yoktur.

Rett bozukluğu

2. Rett bozukluğu: Rett bozukluğunda prenatal, perinatal ve doğumdan sonraki ilk 5 ay boyunca psikomotor gelişme görünüşte normaldir. Doğumda kafa çevresi normal olmasına karşın 5 ile 48 nci aylarda başın büyümesi yavaşlar. Daha önce edinilmiş olan amaca yönelik el becerilerinin 5 ile 30 uncu aylarda yitirilmesinin ardından el burma ya da el yıkama gibi basma kalıp el hareketleri başlar. İlk 2-3 yılda sosyal gelişme ve oyun gelişimi durur, fakat ilgiler sürer. Orta çocukluk çağında skolyoz ve kifoskolyoz ile bağlantılı olarak gövde ataksisi ve apraksi gelişir. Her olguda ağır zeka özürü kalır. Erken çocukluk çağında sıklıkla epileptik nöbetler oluşur. Rett bozukluğu hemen sadece kızlarda görülür. Kilo alamama ve gelişme geriliği, hiperventilasyon ve intermittant apne gibi solunum sorunları da Rett sendromu tanısını düşündürmelidir.

Otizm Diğer Sendromlardan Nasıl Ayırdedilir

Hem otistik bozuklukta, hem de Asperger bozukluğunda, toplumsal etkileşimde nitel bozulma, davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici örüntüler

1. Zeka Geriliği: Zeka geriliği olan bir çok çocukta dönme, el çırpma ya da baş vurma gibi otizmdeki davranışlara benzer belirtiler görülebilir, ancak bu çocuklar zeka yaşlarına uygun sosyal ilgilerinin olmasıyla otizmden ayırt edilebilir. Zeka geriliği olan çocuklar diğer kişilerle iletişim kurma amacı ile konuşmayı kullanırlarken, otistik bozukluğu olan çocuklarda dilin işlevsel kullanımı yoktur. Özellikle ağır ya da ileri derecede zeka geriliği olan bireylerde otistik bozukluk ek tanısı koymak zaman zaman zor olabilir. Toplumsal ve iletişimsel becerilerde nitel bozulmalar ve otistik bozukluğa özgü davranışlar varsa ek olarak otistik bozukluk tanısı konulabilir.

Aile Yaklaşımları

Bireylerin en önemli öğretmenileri aileleridir. Ne kadar yoğun eğitim alınırsa alınsın, evde yapılan çalışmalar ve sergilenen tutumlar bireyin yaşamını ve bağımsızlık yolunda giden çalışmalarını önemli ölçüde etkilemektedir.
Anne-baba çocuğunun yapabildiklerini ve yapamadıklarını iyi gözlemlemeli, çocuğu ihtiyaç duyduğu eğitimi alırken kendisinin de sorumlu olduğunu bilmeli, çocuğuna fırsatlar tanıyarak bağımsız yaşama hazırlayabilmelidir.

Çocuklarımızın problemi ne olursa olsun, öncelikle bir çocuk olduğunu lütfen unutmayalım!

Yaşı daha büyük olan çocuklarımızın da potansiyeline inanmaktan vazgeçmeyelim!

Aşağıda çocuğunuzla beraberken size yardımcı olacak önerilerin olduğu bir liste bulacaksınız. Burada belirtilenleri uygulamaya çalışın ve not tutun. Çocuğunuzun öğrenmesinin ve öğrendiklerini göstermesinin nasıl farklılaştığını siz de göreceksiniz!

ÇOCUĞUNUZA FIRSAT VERDİKÇE GELİŞME SAĞLAYACAĞINIZI UNUTMAYINIZ!

DENGE: Basit al- ver ilişkisi oluşturun, karşılıklı sıra alın, eşit oranda bir şeyler yapın.


AZALTIN


ARTTIRIN

Çocuğu beklememek

Çocuktan daha fazla şey yapmak

Çocuktan daha fazla onunla iletişim

Kurmak

Tüm kararları almak, çocuğa seçenek sunmamak

Çocuğun oyun esnasında tüm kontrolü ele geçirmesi

Oyun esnasın tüm kontrolü ele geçirmek

Çocuğun aktivite ya da oyun bitmeden her zaman bırakmasına izin vermek

Oyunlara yeterince katılmaması

gerekli yerde açıklama yapmaması

Beklemek

Çocuğun yaptığı kadarını yapmak

Çocuğun kurduğu iletişim kadar onunla iletişim kurmak

Ortak karar almak, beraber seçim yapmak

Sıra almak

Çocuğun baskın olmamasına dikkat etmek

Katılımcı olmak

Çocuğunun ilgi süresini her geçen gün biraz daha uzatmak

Baskın olmamaya dikkat etmek

Gerekli yerde açıklamalar yapmak

EŞLEME: Çocuğuzun öğrenmesi için onun yapabileceği yollardan gidin.


AZALTIN


ARTTIRIN


Çocuğun yapamayacağı şeyleri yapmak

Çocuğun oynayamayacağı şekilde onunla oynamak

Sürekli gözlemci durumunda olmak

Çocuğun aktivitesiyle ilgili olmayan bir şeyle oynamaya çalışmak

Oynamaktan çok konuşmak

Çocuğun deneyimleri dışında yeni şeylerle oynamak

İmkânsızı istemek ve beklemek

Yapabileceğinden daha azını beklemek

Çocuğu fazla uyarmak

Çocuğu az uyarmak


Çocuğun yapabileceklerini yapma

Çocuğun oynayabileceği şekilde oynama

Çocuğun oyun arkadaşı olma

Çocuğun aktivitesine uygun oyunlar seçmek ve oynamak

Çocuğa yeni oyunlar gösterme ama önce tanıtma

Oynadığınız kadar konuşma, eğlenceli olma

Çocuğunun deneyimi olan oyunları oynama

Yapabileceği kadarını bekleme

Kapasitesinde olanı yapmasını isteme

Fazla uyaranı azaltma

Yararlı olan uyaranları kullanma.

KARŞILIK VERME: Çocuğunuzun olumlu davranışlarına karşılık verin, olumsuz olanlarına karşılık vermeyin



AZALTIN


ARTTIRIN



Çocuğun hareketlerini görmezden gelme

Çocuğun iletişimini görmezden gelme

Çocuğun ilgilerini görmezden gelme

Çocuğa yetişkin muamelesi yapma

Olumsuz davranışlara tepki verme

Çocuğun kaldırabileceğinden fazla uyaran yükleme, onu yorma

Eleştirerek cevap verme

Karşılık alınca çocuğun ortamı terk etmesi

Eski yapılanlara karşılık verme



Hareketlere karşılık verme

İletişime karşılık verme

İlgilerine karşılık verme

Çocuksu hareketlerle karşılık verme

Olumsuz davranışları görmeme

Çocuğu olduğu gibi kabul etme

Çocuğu uygun şekilde uyarmak

Çocuğun iletişim alnında kalmasını sağlayacak şekilde cevap verme

Yeni yapılanlara karşılık verme

KONTROLÜ PAYLAŞMA: İletişim kurarken çocuk ve ebeveynler kontrolü paylaşmalıdır.


AZALTIN


ARTTIRIN


Aktiviteyi ya da yapılacakları kontrol etme

Çocuğun yönlendirmesini görmeme

Çocuğu çok fazla takip etme

Çocuğun her şeyi kontrol etmesine izin verme

Çocuk için çok fazla şey yapma

Çocuğa sürekli soru sorma ya da onu test etme

Hiç kural koymama

Çocuğu fikrini söylemekten alıkoyma

Çocuğun her şeyi etkilemesine izin verme

Çocuğun bağımsızlığını elinden alma

Çocuğun yardımcı olmasını engelleme



Çocuğun yönlendirmesini takip etme

Paylaşmaya açık olma

Kontrolü ortak olarak sağlama

Aktivitenin sürmesini sağlayacak kurallar koyma

Bu kuralları açıklama ve gösterme

Çocuğun bağımsız bir seyler yapması için ona destek verme

Çocuğun işbirliği yapmasını destekleme

Çocuğun seçimine ve isteklerine saygı duyma

DUYGUSAL BAĞLANMA: İletişim kurarken çocuk ve ebeveynler zevk veren ve oyun dolu olan bir iletişim kurmayı sağlayın.


AZALTIN


ARTTIRIN

Gergin ve stresli bir halde iken iletişim kurmayı deneme

Çocuğu eleştirme ve yargılama

Çocukla sert bir biçimde iletişim kurmayı deneme

Çocukla sert ve resmi bir şekilde iletişim kurmaya çalışma

Çocukla fiziksel temastan kaçınma

Çocuğun çabalarını görmezden gelme

Oyun oynarken ciddi olma ve eğlenmeyi unutma

Sıcaklık ve huzur sağlamama

Duygularını göstermeme

Çocuğu iletişim halinde tutamamak




Çocuğu kabullenme

Esnek olma

Yakın olma

Çabaları destekleme

Eğlenceli ve komik olma

İletişimi sürdürme için çaba gösterme

Sıcak ve huzurlu ortam sağlama

Duygularını gösterme ve paylaşma

Fiziksel temas kurma

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız